TEPEDEKİ ÇİMENLİK – BULUTSUZLUK ÖZLEMİ

Hayaller..

Bir ailenin hayalini gerçekleştirdik, küçük bir kıza unutulmaz bir doğum günü, bir de Hadise ile tanışmak istedi.. Unutulmaz bir gün oldu herkes için.. Küçük bir kızın mutluluğu, annenin “hayallerimin ötesinde oldu bu” demesi..Bu hayalin dışında yaklaşık 5000 hayali okuma fırsatım oldu son bir ayda.. Neler neler istemişti insanlar.. Ev, araba, tatil, iphone 6.. Sanki bunlar olsa 15 gün sonra mutlu olacaklarmış gibi.. Gerçi yargılamayayım, herkes ne eksikse onun hayalini kuruyor.. Benim de benzer hayallerim olmuştu. Ulaştıkça mutlu etmeyen, yerine yeni sürümleri eklenen hayaller.. Otuzuna gelmeden pek çoğuna ulaştım.. Sonra sonra başka hayaller kurmaya başladım. Daha başka hayaller..

Dönüp baktığımda da mutlulukların hep en küçük şeylerden oluştuğunu görüyorum.. Büyük şeylerle gelmiyor mutluluk, gözünde büyüttüğün kaçtıkça sen kovalıyorsun.. Halbuki mutluluk küçük şeylerin ve güzel an’ların toplamı. Yarın son günüm olsa, gözümü kapadığımda bir film karesi gibi toplanıp ‘iyi yaşadık be’ dedirtecek şeyler..

Hayat çok komplike sanıyoruz ya, pek öyle olmasa gerek.. Gerçi o noktaya gelene kadar da çok level atlamak gerekiyor.. Hep super mario’ya benzetiyorum ya hayatı.. Yol alıyoruz her level’da ve her level’da engeller çıkıyor, atlamak, zıplamak, aşmak gerekiyor.. Bonusları topladıkça can kazanıyoruz, acılar yaşadıkça bir bir gidiyor canlar, yeni bir level, yeni bir farkındalık gerekiyor, sonra yine yeni bonuslar, yeni engeller.. Nereye varacağımız da belli değil..

Hayal ettiğimiz bir hayat var.. O hayal ev, iyi bir iş, bir eş, çocuklar, senede bir kayak, bir yaz tatili olabilir.. Ben o seçimi yapalı üç beş sene oldu.. Benim seçimim, benim hayalim değildi.Anlamsız bir 14 Şubat akşamında hayalim bir kez daha belirdi gözümün önünde. Bulutsuzluk Özlemi ve Bülent Ortaçgil’in Garaj İstanbul konserinde..

Bulutsuzluk Özlemi’nin ‘Tepedeki Çimenlik’ şarkısının hikayesine bağlayacağım buradan.. Tam da o şarkıyı dinlerken belirdi zira..

 Onlar nasıl yazdı, neden yazdı, nasıl bir kafayla yazdı bilemiyorum ama benim hayalimin ‘soundtrack’i olsa, şarkılardan biri bu olurdu..

Tepedeki çimenlikte yalınayak dolaşarak, yemyeşil ve masmavinin ortasında durarak..

Sadece gökyüzü, sadece deniz.. Sadece sen ve ben.. Sadece sevgi..Hepsi bu..

Bu kadar basit ve bu kadar güzel.. Bu şarkı gibi..

Olanca basitliğine rağmen, zor..

Basit olan kolaydır zannederiz ya.. En basit olanı anlayabilmek, ona varabilmek ve keyfini sürebilmek hayatın en zor mücadelesi. Çünkü basit olan elimizde geçse de odak hep büyüklerde..

Kendi gerçekliğimize bakıyorum da.. Karmaşa içinde bir ülke, sevgisizlik dolu sokaklar, acaip haberler.. Başarı zaten madde ölçeğinden değerlendiriliyor.. Ne kadar iyisin, ne kadar hırslısın, ne kadar akıllı, ne kadar güzelsin.. Bu ölçekte konuşmak gerekiyor çevremizdeki insanlarla anlaşabilmek için.. En azından ‘naber, nasıl gidiyor?’ soruyosun ‘İyi, koşturuyoruz, çok yoğun’  standart cevabının bi tık üstüne çıktığınızda tanımladığınız evren bu çerçevede olmalı.

Öte yandan bir hayal kuruyorsun, gökyüzü, deniz ve sevgi dışında gerekli hiçbir şey yok.. Tüm gürültü ve kaos geride kalmış.. Huzur var sadece.. Bunu anlatsam ne derler? Denilenleri ve yargıları aşmak için çok level atlamak gerekiyor..

Ve bu denli basit bir gerçekliğe ulaşmak için kaç level atlamak gerekiyor?

Yanında mavinin huzurunu duyabileceğimiz sevgi ve sevgili için ne kadar bonus toplamak lazım?

O çimenlikte uzandığımızda masmavi gökyüzünün altında geride kalan işi gücü düşünmeyip, telefona, maillere bakmayıp, o anın fotoğrafını çekmeyip, instagrama koymamak için kaç level lazım?

Yarım gün sonra hadi başka plaj, başka çimenlik bulalım demeyecek iç huzuru ve dinginlik için?

Bu tatmine ve huzura varmak için illa yoga mı yapmak gerekiyor, büyük acılardan mı geçmek gerekiyor, çok çok Osho mu okumalıyız? En basitin tadına varabilmek için ne gerekiyor, doğrudan o levela ışınlansak?

Zuhal Olcay yorumlamış, en az bulutsuzluk özlemi kadar hakkını vermiş..

Ekşisözlükte okudum şarkının yorumlarını, Strawberry Fields’ı anımsattı demişler. Evet tam da o dedim.. En sevdiklerimden.. “Tepedeki Çimenlik”teki huzuru vermese de tatlı bir mutluluk veriyor, biraz da başka bir dünyanın kafasını:

If you take me down

nothing is real and nothing to get hungabout.

strawberry fields forever.

living is easy with eyes closed, misunderstanding all you see.

it’s getting hard to be someone but it all works out, it doesn’t matter much to me.

let me take you down, ’cause i’m going to strawberry fields.

nothing is real and nothing to get hungabout.

strawberry fields forever.

no one i think is in my tree, i mean it must be high or low.

that is you can’t you know tune in but it’s all right, that is i think it’s not too bad.

let me take you down, ’cause i’m going to strawberry fields.

nothing is real and nothing to get hungabout.

strawberry fields forever.

always, no sometimes, think it’s me, but you know i know when it’s a dream.

i think i know i mean a ’yes’ but it’s all wrong, that is i think i disagree.

let me take you down, ’cause i’m going to strawberry fields.

nothing is real and nothing to get hungabout.

strawberry fields forever.

strawberry fields forever.

Leave a comment